Herkese merhaba , bu gün sizlere bursa gölyazıyı anlatacağım ,
Gölyazı, Uluabat Gölü üzerinde yüzermiş. gibi duran minik bir adacık!! Aslına bakarsanız incecik bir köprü ile ana karaya bağlı bir yarımada.
Gölyazı bir zamanlar Apollon Krallığı‘nın başkentiymiş. Daha sonra Bizansı, Osmanlısı, herkes bir iz bırakmış. Mübadeleye kadar sakin sessiz bir Rum balıkçı köyüymüş. O zamanlar Uluabat’ın adı Apollont, Gölyazı’nınki de Apolyont…
Katman katman tarih biriken yerler, bir de güzel coğrafyalarda kurulmuşsa tadından yenmez deyip, motorumuza atlayıp,bursa Gölyazı Köyü’ne geldik. Çevresini yürümesi topu topu 15 dakika süren bu adadan 2 saatte ayrılamadık. Ufak göründüğüne bakmayın, eski sahipleri Rumlardan kalan taş kilisesi, tekne turu, komşu adalarındaki tarihi eser kalıntıları insanları ayrı etkiliyor.
peki bu muhteşem yerin tarihi ise şöyledir .Apolyont (Uluabat) Gölü üzerinde bulunan ve en eski ismi “Apollonia ad Ryndacum” olan Gölyazı’da yerleşimin tarihi antik çağlara kadar uzanıyor. Adanın isminin nereden geldiği konusunda, Bergama Kralı 2. Attalos’un Kraliçe Apollonis’e ithafen bu ismi verdiği gibi bir rivayet var.
Roma İmparatorluğu döneminde bugünkü Edremit’e bağlı bir yer olan adacıkta, Roma İmparatorluğu dönemine ait birçok ize rastlanabiliyor; antik su kemeri ve mezar yapıları gibi… Bölgede yapılan kazılardan çıkarılmış bazı antik yapı buluntuları Bursa Arkeoloji Müzesi’nde sergileniyor, meraklılarına duyurulur. 19. yüzyıldan kalma Aziz Panteleimon Kilisesi de sonradan restore edilerek kültür merkezine dönüştürülmüş.
GEZİLECEK YERLER:
Aziz Panteleimon Kilisesi:
Bu kilise 19. yüzyıl Anadolu Rum Ortodoks miraslarından birisi. Anadolu şehirlerinde eşine pek de rastlanmayan yapılardan olduğundan aslında çok büyük öneme sahip. Mübadele yıllarına kadar aktif bir şekilde ibadet yeri olan kilise, mübadele sonrası da bakımsızlık, yangınlar ve başka amaçlarla kullanılmaktan zarar gören yerlerden. Neyse ki Nilüfer Belediyesi’nin restorasyon çalışmalarıyla burası yakın zamanda tekrardan kamusal hayata kazandırılarak bir kültür evi olmuş.
Ağlayan Çınar:
Bu dev, ulu Çınar ağacı bölgenin en yaşlı sakini, Gölyazı’nın simgesi. Adeta fantastik filmlerde gördüğümüz konuşan, yürüyen, büyülü güçleri olan bilge ağaçlar gibi. 2016 yılı itibariyle tam tamına 743 yaşında! Ağlayan Çınar’a ismini Mehmet Okatan vermiş, ağacın altında da kendisinin şu dizeleri bir tabelada iliştirilmiş: “Tarihin verdiği yorgunlukla yan yatmış ulu bir çınar… Lakin, yaşamaktan umudunu kesmemiş, uzanmış öylesine bağrı yanık, yaprakları hüzün, içi kan ağlarcasına, savaşlara, acılara, kara sevdalara tercüman olurcasına ardında sevgi bahçesi, açamayan gonca bir gül, önünde, oluk oluk gözyaşlarının eseri koca bir göl.”
Ağlayan Çınar’a ağlayan yakıştırılmasının yapılmasının arkasındaki asıl neden, yüzyıllar içinde gittikçe yan yatan ağacın gövdesinin bir bölümünden zamanla doğal kaynak suyunun yüzeye çıktığı bir oluk oluşması, o oluktan akan suyun da ağacın altında minik bir havuz oluşturması. Ağacın gölgesi tek başına bir çay bahçesini gölgede bırakırcasına büyük.
Uluabat Gölü:
Göl içerisinde bulunan bir yarımadada kurulu olan Gölyazı köyü tarihi ve turistik açıdan bir çok eser barındırır. Günümüzdede yerleşimin yaklaşık 800 metre uzunluğundaki antik surların içinde devam ettiği köyde geleneksel konut mimarisi, bazı noktalarda sur kapıları ve kuleleri görmek hala mümkündür. Hatta köy içerisindeki bazı noktalarda Roma Bizans ve Osmanlı geleneksel mimarileri içiçe geçmiş bir vaziyette görülebilir.
Uluabat Gölü Bursa merkeze 30 km uzaklıktaki Uluabat gölü içerisindeki adaların en büyüğü olan Nailbey Adası’da bulunan manastır Bursa ve çevresinde günümüze kadar ulaşabilen en eski manastırlardan biridir. Marmara’nın 15KM güneyinde bulunan Uluabat gölü, balık ve kuş popülasyonları açısından Türkiye’nin en zengin göllerinden birisidir. Gölyazı ve Uluabat köylerinden hareket eden kayıklarla gölde gezi yapabilirsiniz.
eyer sakin sesiz bir yer istiyorsanız, göl yazı tam size göre